top of page

ÖYKÜ BÖYLE BİTMEYECEKTİ

  • huraydogdu
  • 27 Oca 2023
  • 4 dakikada okunur

BÖYLE BİTMEYECEKTİ

(Nerede Eski Eşkiyalar adlı kitaptan alınmıştır.)

ree


Dur çocuk! Bırakıp gitme bizi

Her şeye zulmeden bir karanlıktayız şimdi

Patlayacak o karanlık, çok yıldızlar galaksiler doğacak

Bekliyor herkes, bekliyor her şey

Biri kıpırdasın bir şeyler yapsın

Bunu başlatan neden sen olmayasın.

Gitme kal yüreğimi süreyim yaralarına


Sen gidersen buz tutmuş efsaneleri kim döndürecek yaşama

En uzun yaşamış olan ölü bir çocuktan başka

Kim çizecek hayatın resmini gözlerimizin içine kim

Sırlarını kimseye vermeyen dağların gölgesinde yaşamış

Aşktan ve senden başka ey çocuk.


Islıkla avlamıyorlar sizi

Gündüzler, geceler ve geleceğimizi

Bin yedi yüz yılın, iki bin yılın zokası bu


Rüzgârın kulelerinde dalgalanır umut

Denizlerde sandalları birer birer yak içimdeki çocuk

Ve sonra dönüp geriye, oyunda kaldığı yerden başla

Yarattığın düşlerin hesabını yapma peşinden koş çocuk.


Yarıyıl Tatilindeydim. Her gün bir iki saatlik bir yürüyüş yapıyordum. Bu yürüyüşler bazen şehir içine doğru bazen de şehir dışına doğru oluyordu. Bu yönleri belirleyen etkenler vardı.

Eğer şehir içinde yapmam gereken bir işim varsa şehir içine doğru oluyordu. İşimi yapıp geri dönüyordum yürüyerek. Eğer şehirde yapacak işim yoksa şehir dışına doğru yürüyordum.

Bu yürüyüşlerde tercihim şehir dışına doğru olanıydı. Nedeni ise kent içine doğru indikçe hava kirliliğinin yoğunlaşmasıydı. Spor erekli yürüdüğüm için daha çok oksijen almak isterken, yoğun karbondioksit aldığımı düşünüyor olmamdı. Hoş şehir dışı dediğim yer çok mu temizdi? Hayır. Yürüyüş hattım Natoyolu olduğu için dışarıya doğru gittiğimde de karşıma Mamak Çöplüğü çıkıyordu.

Bu yürüyüşlerimde artık bir organım, uzantım haline gelmeye başlayan fotoğraf makinemi de yanıma alıyordum. Bazen küçük bazen de büyük makineyi alıyordum. Küçük makinenin taşınması, kullanımı kolaydır ama kaliteli ve sanatsal fotoğraflar çekilmez onunla. Makineye siz hükmedemezsiniz. O size hükmeder adeta. Büyük makine adından anlaşılacağı gibi büyük ve ağırdır. Taşıması zordur. Ama onu daha iyi tanırım ve hükmedebilirim. O nedenle aldığım sonuçlar doyurucudur.

Bu gün pazar olduğu için şehir içinde işimde yok. Şehir dışına doğru gideceğim. Her iki makinemi de sırt çantasına yerleştirdim. Küçük bir şişede su doldurarak çantaya koydum.

Kış günü olduğundan hava kapalıydı ve her an kar yağacak gibiydi. Nem oranı yüksekti.

Bir yandan güneybatıdan esen rüzgâr önüne kattığı bulutları Hüseyingazi dağı yönüne doğru kovalayarak götürüyordu. Birbirini takip eden bulutlar arasından zaman zaman güneş ışıklarını gönderebiliyordu yeryüzüne doğru. Ama ne olursa olsun kış gününe güvenmemek gerektiğini düşünerek kulaklıklı kışlık şapkamı alıp miflonlu yağmurluk ve pantolonu giyerek çantayı sırtlayıp çıktım.

Güneybatı rüzgârı epeyce üşüttü beni çıkar çıkmaz. Kulaklığımı indirip yakamı kaldırdım Natoyolu Caddesine çıkınca.

Onbeş yirmi dakikada eski çöplüğü geçip Eğe Mahallesi çıkışındaki EGO üçüncü bölge garaj ve tamirhanesinin önüne varmıştım. Üçüncü bölgenin İmrahor Deresine bakan tarafında epeyce hurda birikmiş. Kim bilir kaç yıldır orada ölümlerini bekleyen hurda araçlar zaman ve hava şartları altında kahverengi pas yığınlarına dönüşmüştü. Artık onların eskiden ne renk olduğunu anlamak mümkün değildi. Arkasında Çankaya’nın silueti kentin üstüne yürüyecekmiş gibi duruyordu şehirden apayrı. Notoyolu Caddesine yakın bir yerde de araba hurdalığı vardı. Burada kırmızı beyaz renklerini kişiliklerini yitirir gibi yitirmeye başlamış, yan yatmış otobüsler vardı. Belki ben ide taşımışlardı, sizi de taşımışlardı zaman zaman. Yorgun yorgun dinleniyorlardı artık işten zorla emekli edilen yaşlılar gibi.

Tellerin ve beton duvar arasından ışık pek uygun olmasa da bir poz saydam çektim.

Birkaç yüz metre sonra Çankaya Viyadüğüne giden yol sapağına vardım. Giderken göz alabildiğine beyaz kar çölüne bakıp bir zamanlar içinde fillerin bile saklandığı ormanları düşündüm içim yanarak. Şimdi yaz sıcağında gölgesinde oturacak bir ağaç bile bulmak mümkün değildi önümde uzanan kar çölünde. Kavşağa vardığımda orada bir çocuğun beklemekte olduğunu gördüm.

Çocuk beni görünce selam vererek nereye gittiğimi sordu. Hiçbir yere gitmeyip sadece yürüyüş yaptığımı söyledim ona. Çocuğun medeni cesareti hoşuma gitmişti. Başındaki beresini kulaklarını iyice kapatacak şekilde indirmiş,sırtındaki sentetik kumaştan gocuğun yakasını iyice kaldırıp önünü iyice kapatmıştı. Ellerini ısıtabilmek için ceplerine sokmuş omuzlarını kaldırarak kollarını vücuduna sıkıca yapıştırmıştı.

Orada ne den beklediğini sorduğumda; çöplüğe gideceğini, güvenebileceği ve ya tanıdığı bir araba beklediğini öğrendim. Beraberce yürümeye başladık çöplüğe doğru. Herkese her çöp arabası şoförüne güvenmiyordu demek. Şüpheciydi ama korkak değildi. Benimle neden konuştuğunu düşündüm. Ona güven vermişti görünüşüm her halde ondan olabilirdi.

Altıncı sınıfta öğrenciymiş. Babası çöplükte çöp ayırmada çalışıyormuş. Boş zamanlarında ve tatillerde babasının yanına gidip çöpten odun toplayarak evin ekonomisine katkıda bulunuyormuş. Günde en az bir el arabası odun topladığını öğrendim. Çöplüğe giden araçlara veya çöplüğün önünden geçip Elmadağı yönüne ya da Yakupabdal Köyüne giden arabalara neden binmediğini kendisine sorduğumda onu da anlattı. Kendisini kaçıracaklarından ya da bir kötülük yapacaklarından korktuğu için binmiyormuş.

Televizyonlarda ve gazetelerde bu konuda çıkan haberlerden etkilenerek böyle davrandığını açıkladı. Çöp arabası kullanan bir akrabası varmış, onun arabası dışında bir arabaya binmediğini öğrendim. Şu televizyon ve basının insanlar üzerinde bazen hatta bazen değil çoğunlukla olumsuz etkiler bıraktığı bir kez daha ortaya çıkıyordu. Çocuğun insanlara güveni kalmamıştı onların sayesinde.

Çöplüğe doğru hem yürüyor hem konuşuyorduk. Daha doğrusu o konuşuyor ben ara sıra sorular soruyordum.

Çöplüğe yaklaştıkça bulut gibi sığırcıkların ufak bir şüphe üzerine havalanarak oradan oraya panikle uçarak konup kalktıklarını görüyordum. Ayrıca karga iriliğinde beyaz kuş sürüsü de vardı. Onlarda durmadan konup kalkıyorlar sürekli hareket ediyorlardı.

Beyaz kuşlardan bir kaçını yakından görünce martı olduklarını anladım. Evet evet martı. Deniz kuşu yani. İç Anadolu bozkırının ortasında deniz kuşları. Arada tohum kargaları, leş kargaları ve saksağanlar var. Onlar ayrı duruyorlar. Daha çok üçerli beşerli gruplar halindeler. Saksağanlar tümden bireyci. Liberal ekonomi şartlarında kendini keşfetmişler gibi tek başlarına yiyecek leşler, karıştıracak pislikler arıyorlar.

Çöplüğe yaklaştıkça koku da yoğunlaşıyordu. Etraftaki otlara, dikenlere, iğreti duran süs bitkisi ve ağaç fidelerine takılmış rengarenk poşet ve naylon denizi de yoğunlaşıyordu. Yol kenarına dökülmüş moloz yığınları, plastik ve cam şişeler, araba lastiği leşleri, kül ve kömür yığınları da çoğalıyordu. Asfaltın kenarlarından ortasına doğru kapkara, yağlı ve pis, cıvık bir çamur akıyordu yavaş yavaş.

Çöplüğe rahatça girip fotoğraf çekebileceğimi söyledi yol arkadaşım. Alt tarafı incecik dursa da, üst tarafı giyindiği elbiselerden kalınlaşmıştı. Zayıftı. Bir ara gördüğüm, karasını yok edemediği incecik elleriyle dostumu çöplüğün kokulu kapısından içeri yolladım. Kendine güveni, çalışması, büyük adam edası ile çalışanların arasına doğru yürüyüp gitti. Bir süre arkasından baktım gözden yitene kadar.

Rüzgâr sertleşmişti. Kamçıyla vurur gibi sulu bir kar savuruyordu yüzüme doğru.

Kendi çocuklarımı düşündüm sonra. Çalıştırmaya kıyabilir miydim böyle bir ortamda. Sıcacık evlerinde oturan çocukları düşündüm. Sinemaya, tiyatroya gitmiş miydi bu çocuk? Hiç hediye almış mıydı başarılarından dolayı? Karnesi iyi olduğu için tatil ile, bilgisayar ile, bisiklet ile ödüllendirilen çocukları düşündüm. Bu çocuğun ödülü çöpten evin yakacak odununu toplamaktı.

Ben bunları yazmak için oturmamıştım ki masaya. Çöplük ihalesini alan yabancı şirketin planlarından bahsedecektim.

Hürdoğan Aydoğdu 02-02-2005 Şirintepe



 
 
 

Yorumlar


Esen Püsküllü.jpg
Müjde Ar (3).jpg
Ankara  (1).jpg
  • Whatsapp
  • Black Facebook Icon
  • Black Twitter Icon
  • Black Pinterest Icon
  • Black Flickr Icon
  • Black Instagram Icon

© 2023 by The Mountain Man. Proudly created with Wix.com

Tarama_20250822 (14).jpg
Fikret Hakan Türkan Şoray.jpg
Hülya Koçyiğit.jpg
Ankara  (12).jpg
Tarama_20250820 (6).jpg
Tarama_20250823 (22).jpg
bottom of page