top of page

#ÖZELLEŞTİRME #ÖZGÜRLEŞTİRİR

  • huraydogdu
  • 12 Ara 2022
  • 7 dakikada okunur

ÖZELLEŞTİRME SİZİ ÖZGÜRLEŞTİRİR

“Özelleştirme özgürleşmek demektir”

Televizyonun karşısında, ayaklarını pufa uzatmış oturuyordu. Televizyon açıktı ve ana haber saatiydi. İşsizlik, pahalılık, enerji sıkıntısı, dışa bağımlılık… Daha bir çok, ülkeyi cennet gibi gösteren haberden sonra bir kamu malının özelleştirilmesi ile ilgili soru soran gazeteciye eskiden adı bakanlık olan ama yeni sistemde adı aynı olsa da atanmış memur olan sekreterin yanıtıydı yukarıdaki sözcükler.

Epeyce yürümüştü açık havada, soğukta. Evin sıcaklığı onu mayıştırmıştı. Artık fondaki sesleri duyuyor ama anlamlarını kavrama yetisini yitirmiş, ona sesler ninni gibi geliyordu.

Kendisini, beyaz önlüklü birisi ile konuşurken buldu. Hastane gibi bir ortamda, bir koridorda birlikte yürüyorlardı. Adam dönüp ona,

“Gidip Başbakanı dinleme vakti geldi. Ne dersiniz gidelim mi?”dedi ve yürümeye başladı. Adını Sendir koyduğu adamı takip etmeye başladı.

Koridorda, hemşireler, temizlik görevlileri ve pijamalı, sabahlıklı hastaların, doktorların aralarında bulunduğu insanlardan oluşan bir kalabalık ve iktidar partisi yandaşlarından oluşan daha iyi görünümlü insanların da bulunduğu kalabalığa karıştılar. Üzerinde “AMELİYATHANE” yazan yere doğru akıyordu kalabalık. Oranın üzerindeki yazıya bakarak kendi kendine;” Beni ameliyat izlemeye mi yoksa toplantıya mı götürüyorlar.” diye düşünmekten alıkoyamadı. Kendisi kimdi, adı neydi, burada ne arıyordu…? Sendir’in dediğine göre toplantıydı. İçeri girip öne doğru ilerlediler. Blok halinde oturaklarda oturan bir kalabalık doldurmuştu içeriyi. Bu etkinlik için davet edilmiş her kademeden doktorlar dahil olmak üzere epeyce kalabalıktı. Salonda, koridorlarda, hasta odalarında, ortak koğuşlarda dolaşan bir çok fotografçı ve kameraman vardı. Güvenlik görevlileri ise neredeyse seyircilerden çoktu. Arkasında turkuaz renkli bez üzerinde çeşitli yazıların olduğu ve üzeri turkuaz renkli örtü ile örtülmüş masa ve üzerinde mikrofon bulunan bir kürsü vardı. Bunların hepsini taşıyan bir metre yüksekliğinde bir platformdu. Baktı, her yan ayaklı sesbüyütenler ile doluydu. Ön sırada Prof. Olduğunu yaka kartından anladığı Sendir ile birlikte en önde yer bularak oturdular. Tam söylenen saatte Başbakan ve iktidar partisinin ileri gelenleri ve ilgili bakanın yer aldığı heyet içeriye girerek platformdaki önceden belirlenmiş yerlerini aldılar.

Ak saçlı Hastane Müdürü,” bayanlar, baylar, Bu gün sayın Başbakanımızın burada bulunmasından dolayı onur duyuyoruz. Dinlemeye can attığımız hükümet politikalarından birisni, tanıtmak, anlatmak üzere burada bulunuyor. Önemli bir poje, hayatımıza dokunan, onu değiştirecek molan bir projeden bahsedecekler. İşte karşınızda dünya liderlerinden birsi. Buyrun Başbakanım.

“Dostlar arasında olduğumu hissediyorum. Bizleri heyecanlandıran, sizleri de heyecanlandıracağını düşündüğüm , yüce bir dava uğruna bir maceraya giriştik. Hükümetimizin yönetimi altında, bireysel özgürlükler her geçen gün daha da derinleşip genişleyerek büyüdü. Onu engelleyen tüm köhnemiş düşünceler, sosyal öğretiler ve muhalefetin öne sürdüğü politikalar çürütüldü. “Sosyal” sözcüğünün söz dağarcığımızdan, konuşmalarımızdan çıkartılıp yasaklandığını duyurmaktan kıvanç duyuyorum. Artık, sosyal bu, sosyal öteki, sosyal adalet, sosyal refah, sosyal hizmet, sosyal politika, sosyal güvenlik, sosyalizm, sosyal sınıflar yok. Toplum mühendisliği yok. Toplum diye, halk diye de bir şey yok. Sadece ve sadece tek tek kişiler var. Bireyler var, bireylerin özgürlükleri, kişisel çıkarlar, menfaatler var. Biz, kişisel çıkar ve özgürlükleri çoğaltacağız ve onun garantisi olacağız, olmaya devam edeceğiz.

“Bu gün daha da artıracağız özgürlüğünüzü. Mirasyedi ve yanlış yönlendirilmiş sosyal vicdanını hedef tahtasına koyarak sosyalist düşüncenin tabutuna kocaman bir mıh çakacağız. Bu gün bireyleri özgürleştirmek adına bir müjde daha vermekten dolayı mutluluk duymaktayım.” Dinleyiciler arasında bir fısıldaşma başladı. Heyecanlı ve şaşkın insanlar, daha da çok meraklanarak başbakana diktiler gözlerini ve kulaklarını.

“Hastanelerimizdeki, aklı normal olmayan insanları bu günden itibaren serbest bırakacağız. Onları hastane koğuşlarında hapsolmaktan kurtararak özgürlüklerine kavuşturacağız. Psikiyatri koğuşları daha faydalı başka işler için kullanılacak. Mesela burasını, daha fazla kar getirecek, daha fazla para kazandıracak plastik, estetik cerrahi müdahaleler için ayıracağız. Önceden bu servislerde kalan kiracılar için ise kendi ayakları üzerinde durmak, kendi sorumluluklarını üstlenerek topluma daha yararlı kişiler olma yolunu açmış oluyoruz. Onları buraya koyan aileleri ve dostları, onların yeni kazandıkları özgürlüklerinin nimetlerinden yararlanarak zevk almalarına yardımcı olacaklardır mutlaka ve çok ta memnun olacaklarından eminiz. Onlar özgürlüklerine kavuşurken devletimiz de gereksiz bir çok masraftan kurtulmuş olacak ve buraya ayrılan kaynağı yap, işlet, devret kurumuna aktararak daha çok getiri sağlayacaktır. Dışarıya, özgürlüklerine yolcu edeceğimiz misafirlerimizin yakınlarına kişisel sorumluluklarının neler olduğu, görevlilerimiz tarafından tek tek anımsatılacaktır. Bu gün özgürlük ve akıl sağlığı için çok önemli bir dönüm noktası.”

Başbakan koltuğuna doğru giderken, coşkulu bir alkış sesi ve tezahürat sesleri duyuldu. Tepkileri görebilmek için yakınındakilere bir göz gezdirdi. Memnun olanlar azınlıktaydı. Çoğunluk ise şaşkınlık içinde, nasıl tepki vermesi gerektiğini düşünüyordu. Yanındaki Prof. Sendir ise hayal kırıklığına uğramış gibiydi.

“Bu bir felaket olur!” diye fısıldadı ona dönerek. “Hayatımın eseri, hayallerim, geleceğim bu konuşmayla yerlebir oldu. Ben ve meslektaşlarım çöpe atıldık. Çöp yığınına döndük. Korkarım size verdiğimiz iş sözünü yerine getiremeyeceğiz doktor Bilmiş.” Böylece o da adını ve ünvanını öğrenmiş oluyordu öğrenmesine de hangi konuda doktordu. Uzmanlık alanı neydi? Doktor olduğuna göre odası, sekreteri, yüksek maaşı olmalıydı. Onların hepsi de Sendir’in sözlerinden anladığı kadarıyla uçup gitmiş ve kendisi de hiç olmuştu.

Başbakan ve avanesi platformdan indikten sonra hastane müdürü başbakanla birlikte yanlarına geldiler ve hastane müdürü.

“ Bu bay Psikiyatri Klinik Şefimiz Profesör Sendir”

Profesör Sendir ürkekçe elini başbakana uzatırken. ”Korkarım yakında, eski Profesör diye anılacağım.”dedi

“Yapmayın, Profesör. Burası sisi bağlıyordu, Sizi özgürleştirdik. Özel olarak ders verebilir, mesleğinizi serbest icra edebilirsiniz. İster çalışır istemezseniz çalışmazsınız. Karar sizin. İstediğinizi yapmakta özgürsünüz.”

Profesör Sendir, bir şey söylemek için ağzını açacakken vazgeçerek . dödü ve “ Bu bey Tekmilistanlı ünlü Psikiyatrist Dr. Bilmiş.”

Başbakan.”Hmm,demek Tekmilistanlı. Orası tek bir açıdan hayran olunacak bir ülke. Özgürlük olmaksızın yönetiliyor. Bizim ülkemizde ise hükümetimiz herkesi hem özgürlüklere boğuyor, hem de daha iyi yönetiyoruz. Beyler birlikte törene katılmaz mısınız.” Diyerek maiyetiyle birlikte salon kapısına doğru yöneldi.

Başbakan ve çevresindekilere koridora koğuşlara doğru yönelince bir çok hevesli izleyici de güvenlik görevlilerince zor zaptediliyordu. Ne çok seveni varmış başbakanın! Koridorun iki yanında hemşireler ve doktorlar sıra olmuş dikkatle başbakanı izliyorlardı.

Televizyon için çekim yapmaya çalışan televizyon kameralarının ışıklarıyla ve fotoğraf çeken fotomuhabirlerin makinelerinin çakan flaşları ile şıkır şıkır bir aydınlık içindeydi. Ellerindeki ses kaydediciler, mikrofonlar, bloknotlar kalemler ile bir de haberci ordusu bulutu takip ediyordu başbakanı. O halde koğuşlara girildiğinde orada bulunanların hali görmeye değerdi.

Oturanlar, yerde yatanlar, yataklarında oturanlar, yatanlar. çıplaklar, pijamalılar, şortlular, gecelikliler, keller, karışık saçlılar, sakallılar… hepsi de büyümüş gözleriyle korku ve şaşkınlık içinde neler olup bittiğini anlamaya çalışanlar, kayıtsızlar, dehşete kapılanlar… Çok az uyuyan ve bir şeyden haberi olmayan vardı. Hastane personeli de oraya toplanmış televizyon kameralarına kendilerini çektirerek televizyonda görünmeye çalışıyorlardı.

Hastane müdürü “Bayanlar baylar, bugün, bu koğuşa hayatlarınızı değiştirecek olan, sizi tutsak birer hasta olmaktan kurtarıp özgür bireylere dönüştürecek bir kararı duyurmak, size müjde vermek üzere burada bulunmaktayız. Bu müjdeyi sizlere vermek üzere hastanemizi onurlandıran sayın Başbakanımıza sözü bırakıyorum.”

Başbakanın alkış memurları gürültüyle alkışlamaya başladıklarında onlara bazı hastalar ve hastane görevlileri de katıldı.

Başbakan;” Buraya size büyük bir müjde vermek üzere geldim. Özgür olacaksınız. Sosyal ilginin, bakımın, sözde yardımcı hizmetlerin tutsağı olmayacaksınız. Kendi kendinize yardım edeceksiniz. Bu koğuş denen hapishanede tutulmayacaksınız. Bekçileriniz, bakıcılarınız, gözcüleriniz olmayacak. Topluma yük olma baskısından kurtulacak özgür bireyler olacaksınız. Özgür bireyler olarak toplumun bir üyesi haline geleceksiniz. Devlete bağımlı olmaktan kurtularak, kar getiren iyi birer tüketici olacaksınız. Bunun karşılığında sizden tek bir isteğimiz var, seçimlerde bizim partimize oy vermeniz. Benim partim, hükümetim ülkemizi yeryüzünde olabilecek en özgür ülke haline getirdi ve dünyaya örnek oldu. Sizlerden tek iste…”

“Hah işte1 Al bir tane daha! diyen bir ses başbakanın konuşmasını böldü. “ İşte senin sorunun bu. Bu yüzden buradasın.Başına ne geldiyse bu istemek yüzünden geldi.”

Başbakan devam etti.” Hepimiz özgürlük istiyoruz. Ne kadar çok istesekte az elde edebiliyoruz. İsteklerimizin esiri olmamalı, onlardan kurtulmalıyız. Hiçbir şey beklememeli, istememeli, onu elde etmek için çaba sarfetmemeliyiz. O zaman özgür oluruz.”

Az önce bağıran kişi titremeye başladı ve tam yine bağıracakken iki hemşire ona yatıştırıcı iğne vurarak yatağına yatırdılar.

Başbakan devam etti sözüne,” Bütün dünya bu gün sizin özgürleştiğinizi görsün istiyoruz. Basın ve televizyonlar aracığı ile bunu an be an tüm dünyaya duryumaktan, izletmekten onur duyacağız. Özgürlüğe geçişinizi kolaylaştırmak için, hemşireler eşyalarınızı ve size bir hafta yetecek kadar para ile üzerine gitmek istediğiniz, gideceğiniz, yakınlarınızın, akrabalarınızın, adreslerini yazacağınız kağıtlar ve kalemler verecekler. Dışarıda sizleri yeni yuvalarınıza götürecek araçlar bekliyor. Nereye gitmek istediğiniz size kalmış. Vereceğiniz, götürülmenizi istediğiniz bir yer adresi yoksa bir araçla otobüs terminallerine bırakılacaksınız. Bundan sonraki yaşantılarınızda sizlere, uzun, sağlıklı ömürler, başarılar diliyorum. İyi bir tüketici, özgür birer yurttaş olun, özgürlükler içinde yaşayın.”

Başbakan konuşmasını bitirir bitirmez, hemşireler, hastabakıcılar koğuşlarda dolaşarak pijamalı, gecelikli, ,yatakta olan hastaları dürtükleyip ikaz ederek, gerekirse azarlayarak, tehdit ederek giyinmeye, eşyalarını toplamaya zorladılar. Aralarında tencereleri, tavalarıyla yatağından ayrılmamak için savunmaya geçenler bile vardı.

Hastalardan birisi sezdirmeden başbakana yaklaşarak; “Demek yeni başbakan sizsiniz öyle mi? O kadar çok başbakanla tanıştım ki sizi anımsayamıyorum. Adınız neydi, nerenin başbakanıydınız zamanında? Bizimle birlikte yaşayacak olmanızdan memnunuz efendim. Burada bir çok başbakan var, bir fazlası göz çıkartmaz. Buradakiler çok sıkıcılar. Tek istedikleri kendilerinin övülüp alkışlanması. Partilerine yapılacak mali katkıları da çok severler. Sizin partinizin de mali desteğe ihtiyacı çok mu?

“Çok teşekkür ederim.” dedi başbakan.

“Çok güzel bir yatım var sayın Başbakanım. Sizi orada ağırlamak isterim. Bankadaki hesaplarımın şifresini hatırladığım zaman tabii ki. Yatımın da bir bakım ve onarımını yaptırdıktan sonra tabii ki.”

Birden yüksek sesle zil çalmaya başladı. Zille birlikte içeriye bir çok hastabakıcı ve hemşire doluverid. Hastaları dışarıya çıkartmaya başladılar. Bazı hastalar söylenene uyarak sulu uslu gösterilen alana doğru giderken bazıları sorun çıkartarak gitmemek için direniyor, bağırıp çağırıyordu. Kimileri karyolalarına, kimileri serum ayaklarına yapışmışlar ayrılmamak için direniyorlardı. Hastane müdürü onları da yatakları ile birlikte dışarıya, bahçeye çıkartmalarını emretti.

Başbakan gülümseyerek hastane müdürüne al sallayıp “ Kolay gelsin. “ diyerek maiyetiy’le birlikte çıkarken Porf Sendir’i olup bitenleri yorgun bir teslimiyetle izlerken görünce” Merak etmeyin, dünya sizi işsiz bırakmayacak kadar çılgın hala.” dedi.

Dr. Bilmiş ve Prof. Sendir de başbakanın arkasına takılarak dışarıya çıktılar. Hastane bahçesi ana baba günüydü. Ağlayan, sızlayan, bağıran, sessizce yatağında yatanlarla, oradan oraya koşturan, araçlarının kapılarını açmış bekleyen insanlarla doluydu. Hastalar çantalarının, bavullarının saplarına yapışmış, poşetlerini, torbalarını sıkı sıkıya tutan, bir ellerindede adres yazılı küçük kağıt parçalarını tutan hastalarla kaynıyordu. Herkes bir ambulansa birilerini bindirmeye, diğerleri de binmeye uğraşıyordu. Yüzlerce televizyon kameramanı ve habercisi bu kalabalığı, hayhuyu en ince detayına kadar çekip kitlelere ulaştırmak için büyük çaba sarf ediyor bu da gürültünün artmasına neden oluyordu. Onların aralarında, etrafında da büyük bir meraklı kitlesi toplanmıştı. Ambulans ve hasta nakil araçları yolcularını aldıktan sonra arka kapılarını sertçe kapatarak ve hareketten önce siren ve korna çalarak şenlik havasında yola çıktılar. Yataklarından, serum ayaklarından ayrılmayanları onlarla birlikte, gidecek adres veremeyenleri de poşetleri, torbaları, valizleri, çantaları ve diğer ne eşyaları varsa onlarla birlikte, hatta el arabalarına, sedyelere yükleyerek ana caddeye çıkartıp şehrin otobüs terminaline doğru itekleyerek yola çıkarttılar. Bahçe, hastane boşalıvermişti.

Prof Sendir dönerek. ”Senin için burada iş bulma olanağı yok artık, sevgili Bilmiş.” dedi. Belki sen benim için Tekistan’da bir iş bulabilirsin.

Meslektaşlarıyla birlikte yemeğe katıldılar. Herkes Bilmiş in az önceki olaylar konusundaki görüşlerini merak ediyordu. Bir umutla başbakanın az önceki konuşmalarını destekler yönde birkaç şey geveledikten sonra meslektaşlarını bu durumdan nasıl karlı çıkabilecekleri konusunda kafa yormalarını, krizi faydaya dönüştürmelerini tavsiye etti.

Tekistanda hapisaneden kaçtığını, buraya sahte kimlikle, en iyi yönetim sistemini aramaya gelmiş bir kaçak olduğunu söyleyemedi tabii ki.

Prof. Sendir ile vedalaşarak sahte kimlikle kaldığı otel bozuntusuna doğru giderken karşıdan kimliğini kullandığı kişinin yanında birkaç görevli ile kendisine doğru gelmekte olduğunu görerek ne yapacağını şaşırdı. Ne de olsa rüyadayım uçarak kurtulabilirim bu durumdan diye düşünerek kollarını iki yana açıp zıplayarak havalandı.


 
 
 

Comments


  • Whatsapp
  • Black Facebook Icon
  • Black Twitter Icon
  • Black Pinterest Icon
  • Black Flickr Icon
  • Black Instagram Icon

© 2023 by The Mountain Man. Proudly created with Wix.com

bottom of page